20 Kasım 2009 Cuma


Dalgaların Senfonisi


Sonsuzluğun simgesi deniz, bazen dinginliğe bazen hırçınlığa ayna tutan deniz, deniz, deniz...

Umuda ihtiyacı olanlara geceleri ay cevap verir ışığını ona yansıtarak. Her yansıma bir umut olarak yine geri döner ona.

Tüm saflığıyla sunmuş kendini bize. Kötülükleri köpük köpük kıyıya vurarak temizlemiş kendini. Bir poyraz eşlik etmiş iyilikleri daha derinlere gömmeye, uzaklara götürmeye.

Güneş, dağların arkasına gizlenmek için yola koyulmuş, bir kızıllık sarmış gökyüzünü. Deniz buna cevapsiz kalır mı? O da atar maviliğinden birkaç ton, uyar gökyüzüne. Hava kararır, yıldızlar göz kırpar. Deniz cevap verir yıldızlara dalgalarla masal okuyarak. Sonra da biraz rüzgar. Mis gibi deniz havası usulca çarpar yüzüne, dolaşır saçlarında, okşar ruhunu. Böyle bir manzarada huzur sarmaz mı insanın dört bir yanını?

Her insana farklı şarkılar söyler. Bir balıkçıya Ekmek Teknesi Ninnisi, bir çocuğa Kumdan Kale şarkısı, bir denizcinin annesine Özlem Türküsü.

Beton yığınlarının öldürdüğü şehirlere hayat verir güzel maviliğiyle. Ya da altın kumlarla öpüşür sonsuz sahillerde. Gemiler, sandallar nazla sallanır onun üstünde.

Üzmüşse hayat seni, öyle bir havaya bürünür ki gözünde; sanarsın onu da üzmüşler. Kâhrından katran karası olur rengi. Mutlu musun? O zaman seninle birlikte o da coşar. Yoktur o keyfe denecek.

Bazen; umursamazca kirlettiğimiz deniz, perdenin diğer tarafını görebilenlere ilham kaynağı olmuş. Meçhule giden gemiler kalkmış bir limanından. Sessizce yol almış Yahya Kemal'in şiirindeki gibi. Kimi zaman dalgalar yerleştirilmiş satırlara kimi zaman da boyalar anlatmaya çalışmış o güzelliği.

Sonu olmayan yolun, ulaşılamayan sonun başlangıcı olan tabloyu hırçın dalgalar taçlandırır, yakamozlar süsler. Tıpkı denizin insanların hayallerini süslediği gibi.

Bitmeyen senfoni dalgaların sahile her vuruşunda umutları, sevinçleri, hüzünleri de beraberinde alır götürür... Ufuklara...Rüzgarın bir sonbahar yaprağını sürükleyip götürdüğü gibi... Nereye gittiği belirsiz... İnsanların denizi seyrederken dalıp gitmeleri de bu yüzden değil midir? Denizin içinde sakladıklarında kendilerinden bir parça bulurlar.

Hergün yüzlerce insanın gözü takılır ona. Kimi uzun uzun seyre dalar kimi bakıp geçer. Kimi kendini bulur onda, ruhunu dinler. Onu izlerken kaybolur gider kendi içinde. "Dışarıya bakan rüyadadır; içine bakan uyanışta." demiş Carl Jung. Onda kendinden, kendi içinden birşeyler mi bulur insan, bilinmez. Yoksa kendinden kaçarken ona mı sığınır yine?

Onlarca duygu sığdırmış ruhuna. Her kara parçasından bir başka yaşam öyküsü almış, zenginleşmiş. Kâh o dinlemiş kâh anlatmış. Bulutlar ağlamış üzerinde, damlalar katılmış zenginliğine.


Afife Karabayır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder